Yazar "Parlak, Salih" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Biyogübre uygulamasının Cupressus arizonica ve Acer saccharum L. fidanlarının bazı morfolojik özelliklerine etkisi(2018) Parlak, Salih; Yılmaz, Mustafa; Özgün, OrkunSon yıllarda mineral gübreler yanında, besinlerin alımını sağlayan farklı bakteri türlerinin saf veya karışımlarını ihtiva eden biyogübreler kullanılmaya başlanmıştır. Tarımda yaygın olarak kullanılmasına rağmen biyogübrelerin orman fidanlıklarında kullanımı göreceli olarak yeni bir uygulamadır ve orman fidanlarının morfolojik karakterlerine etkileri konusunda yapılmış çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışma, biyogübrelerin dış ortam şartlarında fidan yastıklarına uygulandığında fidan morfolojik karakterlerine etkilerinin belirlenmesi için gerçekleştirilmiştir. Çalışmada Bursa Orman Fidanlığında yastıkta yetiştirilen 1+0 yaşlı mavi servi (Cupressus arizonica) ve şeker akçaağacı (Acer saccharum) fidanları kullanılmıştır. Çok sayıda ticari biyogübre içinden, bileşimleri farklı bakterileri ihtiva eden iki farklı biyogübre çeşidi (Best-doll ve Bio-doll) seçilerek dört farklı doz (3 ml/l, 15ml/l, 30 ml/l ve kontrol) uygulaması yapılmış, bazı fidan morfolojik karakterlerine etkileri araştırılmıştır. C. arizonica ve A. saccharum fidanlarına uygulanan değişik biyogübreler ve dozları fidan boyu, kök boğaz çapı gibi bazı fidan morfolojik karakterlerinde anlamlı (belirgin) fark oluşturmuştur. A. saccharum fidanlarında Best-doll ve Bio-doll biyogübrelerinin 3 ml/l dozları kontrole göre fidan boyunu sırasıyla % 13 ve % 11, kök boğaz çapını ise sırasıyla % 13 ve % 16 artırmıştır. C. arizonica’nın ise kontrol grubu fidanları, her iki biyogübre uygulaması yapılan fidanlardan daha yüksek boy ve çap artımı sağlamıştır. Çalışmalara; birden fazla doz uygulama, farklı tür ve toprak şartlarında kullanım ve kimyasal gübrelerle kombine uygulamalar gibi konularda devam edilmelidir.Öğe Clonal propagation of mastic tree (Pistacia lentiscus var. chia Duham.) in outdoor beds using different rootstock and grafting techniques(Northeast Forestry Univ, 2018) Parlak, SalihWe assessed different rootstocks and grafting techniques to clonally propagate mastic tree (Pistacia lentiscus var. chia). Mastic tree is a dioecious tree but the quantity and quality of the resin secreted by female trees are very low; therefore, male trees that are clonally propagated are used to establish commercial plantations for mastic production. Conventional long branch cuttings for clonal production requires too much materials and has a very low rooting rate. Rooting with tissue culture and green cuttings has also failed outdoors. Grafting of mastic on other Pistacia species has not been tried so far; therefore, this study was aimed at developing grafting methods for the clonal propagation of mastic. P. atlantica and P. lentiscus rootstocks were grafted from 15 February to 15 October every 15 days using three grafting methods and a two-factor randomized block trial design. Early spring (15 February-15 March) proved to be the best time for grafting using either of the rootstocks. The highest grafting success was attained using the scions grafted on P. atlantica from 15 February to 15 March. The best bud-burst percentage was obtained using P. atlantica and P. lentiscus rootstocks.Öğe Determining the edge effect of pine processionary moth (Thaumetopoea pityocampa) in its horizontal distribution in the stand(Northeast Forestry Univ, 2019) Parlak, Salih; Ozcankaya, Ikbal Meltem; Batur, Mustafa; Akkas, Mehmet Emin; Boza, Zulfu; Toprak, OzgurPine processionary moth is one of the most important forest pests in the Mediterranean Basin. There is need to explore its distribution behaviour to undertake effective control and determine the edge effect of its horizontal distribution in the stand. Five trial sites damaged by the insect were selected and traps installed in all trees in the sites. The number of nests and larvae was counted and diameter increment cores were taken. The distance to the edge of the stand revealed that there was no statistical difference in the number of nests and larvae up to 25m while there was a statistically significant difference (0.5%) at >25m. There was a 2-fold difference in the density of nests between 0 and 25m and > 25 meters, and a 3.8-fold difference in the number of larvae. The effect of pine processionary moth on tree diameter was not significant between trees at the edge of the stand and those in the stand.Öğe Efficiency of funnel traps in controlling pine processionary moth(Springer Heidelberg, 2018) Parlak, Salih; Ozcankaya, Ikbal Meltem; Batur, Mustafa; Akkas, Mehmet Emin; Boza, Zulfu; Toprak, OzgurChanging climate conditions have allowed the pine processionary moth [Thaumetopoea pityocampa (Den. & Schiff. 1775) (Lepidoptera: Notodontidae: Thaumetopoeidae) and T. wilkinsoni Tams. 1925 (Lepidoptera: Notodontidae: Thaumetopoeidae)] which is one of the most important insects in Mediterranean forest ecosystems, to distribute to larger areas. More effective control of this moth is necessary to prevent its expansion to northern and higher altitudes. Mechanical, biological, chemical, and biotechnical control methods are currently being applied. These methods are either not effective alone, are very expensive, have low impact, or are problematic with respect to the environmental and human health. The purpose of this study was to develop a new approach to control the pine processionary moth and to develop an economical, ecological, and effective trap exploiting its behavioural characteristics. Traps attached to tree trunks caused mature larvae to be trapped as they landed on the soil in convoys to become pupa. In 2013, the average number of nests per tree was 4.7, while it decreased to 2.0 in 2015; furthermore, the average number of larvae decreased from 265 to 57. As a result of this 3-year study, it was found that these traps could catch nearly all of the adult larvae and reduce the moth population; it was also evident that these traps can be used as a new alternative method to control the pine processionary moth, alone or in combination with other methods.Öğe Gümüşi ıhlamur (Tilia tomentosa Moench) doğal popülasyonlarında çiçek yağ verimini etkileyen fizyografik faktörler(2019) Parlak, Salih; Gönültaş, Oktay; Hamurcu, HarunGeleneksel halk hekimliğinde Ihlamur türleri (Tilia sp.)’nin tıbbi amaçlı kullanımı yüzyıllardır bilinmektedir. Kış mevsiminin en çok tüketilen bitki çaylarından biridir.Üretimin büyük bir kısmı Bursa ve Yalova İllerindeki doğal gümüşi ıhlamur (Tilia tomentosa Moench.) ormanlarından temin edilmektedir. Çiçek üretimi amacıyla kurulmuş plantasyonlar bulunmadığından, doğal ormanlardan yapılan üretim aşırı tahripkar olmaktadır. Bu tahribatın önüne geçilebilmesi için mutlaka çiçek verimi ve kalitesi yüksek bireyler seçilip klonal yolla çoğaltılarak çiçek üretimine yönelik plantasyonların kurulması gerekmektedir. Doğal popülasyonlarda çiçeklenme zamanı, çiçek rengi, iriliği, kokusu vb. unsurların değişkenlik arz ettiği görülmektedir. Bu çalışmada Bursa-Gökçeören, Karacabey-Yeniköy ve Yalova-Esenköy’deki doğal popülasyonlardan tam çiçeklenme zamanında toplanan örneklerin yağ miktarları Clevenger cihazı ile belirlenmiştir. Yağ verimine de etkili olabilecek mevki, rakım, bakı, eğim, taç yönü, çiçek rengi gibi faktörler incelenmiştir. Yağ miktarları ile fizyografik faktörler arasındaki ilişkiler irdelenmiştir. Yapılan çalışma sonucunda; ıhlamur çiçeklerinin yağ veriminin yörelere ve rakıma göre değişiklik gösterdiği, eğim ve bakının ise etkisinin olmadığı belirlenmiştir. Kapalılık, ağaç taç çapı, çiçek toplanan taç yönü, çiçek rengi, tomurcuk ve çiçeklenme durumlarının yağ verimini etkilemediği belirlenmiştir.Öğe Güney Marmara ve Ege Bölgesindeki geyik elması (Malus trilobata C.K. Schneid.) gen kaynakları(2019) Yılmaz, Mustafa; Parlak, SalihGeyik elması (Malus trilobata C.K. Schneid.) ülkemizde nadir bulunan, kışın yaprağını döken ve dikensiz elma türlerinden biridir. Genel olarak ormanlarda ve tarımsal alanlarda, münferit veya küçük gruplar şeklinde yayılış gösterir. Doğal yayılışının büyük çoğunluğu Türkiye’de özellikle Akdeniz Bölgesi’nde bulunmaktadır. Genellikle 250-1500 m yükselti aralığında bulunur. Bu çalışmada, çok sınırlı kayıtların olduğu Ege ve Güney Marmara bölgelerindeki geyik elmasının doğal yayılış alanları tespiti amaçlanmıştır. Türün bölgedeki dağılışını belirlemek amacıyla il ve ilçelerde bulunduğu mevkiler, koordinatları, rakımı ve bakısı belirlenmiştir. Belirlenen her bir ağacın gövde çapı ve boyu ölçülmüştür. Ayrıca genotiplerin bulunduğu yerin mülkiyeti ve bitki örtüsü kaydedilmiştir. Çalışma sonucunda Denizli, Muğla, İzmir, Manisa ve Balıkesir’de çok sayıda geyik elması tespit edilmiştir. Balıkesir ve Denizli’de daha fazla genotip gözlemlenmiştir. Çalışılan alanlarda genel olarak geyik elmasına 250 m ile 1300 m rakımlar arasında rastlanmıştır. Daha ayrıntılı arazi taraması ile türün Güney Marmara ve Ege Bölgesi’nde çok daha fazla mevkide bulunabileceği anlaşılmaktadır. Yayılışının tamamına yakını ülkemizde bulunan bu türün doğal yayılışının ve yetişme ortamlarının tam olarak tespit edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Türün söz konusu bölgelerdeki gen kaynakları kaydedilmeli ve koruma altına alınmalıdır. Meyveye yönelik bahçe kurulması ve süs bitkisi üretimi amaçlı kültüre alınma olanakları ayrıntılı olarak çalışılmalıdır.Öğe An invasive species: Leptoglossus occidentalis (Heidemann) how does it affect forestry activities?(2017) Parlak, SalihÇalışmanın amacı: Heidemann tarafından 1910 yılında Kuzey Amerika'da ilk kez tanımlanan Leptoglossus occidentalis İkinci Dünya Savaşından sonra hızlı bir şekilde yayılmaya başlamış, Avrupa'da ilk kez 1999 yılında görülmesine rağmen on yıl içerisinde tüm kıtayı sarmıştır. Tohumu yenen değerli bir tür olması itibarıyla Ülkemizdeki ilk zarar gözlemleri İzmir-Kozak Havzasında fıstıkçamlarında görülmüş, 2005 yılında başlayan tohum verimindeki azalma, 2009 yılında zirve noktasına ulaşmıştır. İlk dönemde görülen erken dökülmeler ve kozalaklardaki dolu tohum oranları bazen % 90'lara varan oranlara ulaşmıştır. Erken dönem kozalak dökümüne neden olması ve olgunlaşan kozalakların endosperm kısımlarına zarar vermesi nedeniyle tohum oluşumunu ve tohumun çimlenmesini önemli ölçüde azaltmaktadır. Ormancılık çalışmaları açısında irdelendiğinde; böcek zararı nedeniyle tohum kaynağındaki azalmalar ormanlarımızdaki doğal gençleştirme çalışmalarını olumsuz etkileyecek, çalışmaların başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilecektir. Çalışmada, ülkemizdeki fıstıkçamı meşcerelerinden kozalak örnekleri alınarak böceğin meydana getirdiği zarar şiddetinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışma alanı: Türkiye'de fıstıkçamı alanlarından doğal ya da plantasyon ayrımı yapılmaksızın, yükselti ve bakı farkı gözetilmeksizin 42 lokaliteden olgun fıstıkçamı kozalakları toplanmıştır. Materyal ve Yöntem: Kozalakların ağırlık ve en-boy ölçüleri alınmış, iklim dolabında 55 0C'de tohumlar çıkarılarak L. occidentalis'in fıstıkçamı tohumlarında meydana getirdiği zararlar ve iç fıstık randımanları belirlenmiştir. Sonuçlar: Fıstıkçamı kozalaklarında boş tohum oluşumu yörelere göre % 14 ile % 98 arasında değişmektedir. Boş tohum oluşumu bakımından doğal veya plantasyon ormanlarında arasında fark görülmemektedir. Araştırma vurguları: Ormancılık faaliyetlerimizi teknik ve mali olarak etkileme potansiyeli yüksek olan bu böceğe karşı acilen mücadele stratejileri geliştirilmelidirÖğe Mikrobiyal gübre uygulamasının karaçam (Pinus nigra Arnold. subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe) fidanlarının bazı morfolojik özelliklerine etkisi(2017) Güner, Dilek; Parlak, SalihOrmanlaştırma çalışmaları uzun vadeli ve maliyetli yatırımlardır. Ekolojik koşulların uygunluğundan sonra, bu yatırımların başarısı büyük ölçüde dikilen fidanın kalitesine bağlıdır. Fidan kalite standartlarına uygun olmayan fidanların ağaçlandırma alanlarına dikilmesi, fidan kayıplarının, dolayısıyla tamamlama giderlerinin artmasına neden olmaktadır. Fidanlıklarda kaliteli fidan üretimini etkileyen en önemli faktörler besin, su ve ışık ilişkileridir. Yetersiz veya fazla beslenen fidanlar standart dışı olduğundan tutma başarıları düşmektedir. Bu nedenle, özellikle kurak ve yarı kurak alan ağaçlandırmalarında kullanılacak fidanların, kök/sak oranı dengeli, kök sisteminin çok iyi gelişmiş, suyu ve besini kolayca alabilen yapıda olması istenmektedir. Fidan kalitesini artırmak için orman fidanlıklarında toprak analizi yapıldıktan sonra besin maddesi açığına göre, kimyasal ve organik gübre takviyesi yapılmaktadır. Gübrelerin yarayışlı forma dönüştürülmeleri ve kolay alınabilmelerinde, toprak mikroorganizmalarının fonksiyonu büyüktür. Son yıllarda mineral gübrelemeler yerine, toprak mikroorganizmalarını artırarak besinlerin alınmasını sağlayan biyolojik gübreler (biyogübre, bio-inokulant) kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle tarımsal ürünlerde verim artışı, hastalıklara karşı direnç, besin maddelerinden daha iyi faydalanma gibi hususlarda başarılı sonuçlar alınmıştır. Biyogübrelerin orman fidanlıklarında kullanımı yeni bir uygulama olup, fidan karakteristiklerine etkileri konusunda Türkiye'de yapılmış bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışma ile Türkiye'de ormanlaştırılan alanlarda en fazla kullanılan türlerden biri olan karaçamda ekim yastıklarına biyogübre uygulaması yapılarak, bazı fidan morfolojik karakterlerine etkisinin belirlenmesi hedeflenmiştir. Eskişehir Orman Fidanlığında gerçekleştirilen çalışma sonunda, 2+0 yaşlı karaçam fidanlarına uygulanan biyogübrenin, istatistiki bakımdan anlamlı bir fark oluşturmadığı (P>0,05) ortaya konulmuşturÖğe Soil Characteristics of Natural Silver Linden (Tilia tomentosa Moench) Populations(North Carolina State Univ Dept Wood & Paper Sci, 2019) Parlak, Salih; Tetik, ErdemStudies regarding the determination of the ecological characteristics of the natural distribution areas of the silver linden (Tilia tomentosa Moench) are limited. It is of great importance to select areas with similar natural cultivation characteristics in the plantations established for flower or timber production. Physiographical factors affecting these forests were explored to determine the physical and chemical characteristics of the soil. The soil samples were collected from three natural populations, and a total of 43 samples were examined in terms of aspect, elevation, declivity position, and slope. It was determined that the natural linden populations expanded between the altitudes of 0 m and 400 m and 88% of the populations were denser in aspects with shadow. It was found that 91% of the soil was in the class of "deep to very deep", 61% showed an expansion in sandy clay loam soils, and 30% showed an expansion in sandy loam soils. Average soil pH ranged between 5.6 and 6.6. The soils were found to be salt-free and slightly limy. In terms of the organic carbon amount, the soils were classified as medium.