Bursa Teknik Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@BTÜ, Bursa Teknik Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
Bankaların maliyet hesaplamalarında kaynak tüketim muhasebesi yöntemi: Pandemi döneminde bir uygulama
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2021) Yılmaz, Burcu; Özdemir, Serkan
Küreselleşmenin işletmeler açısında ortaya çıkardığı en önemli sonuç ulusal veya uluslararası rekabet ortamıdır. Bu rekabet ortamında işletmeler düşük kâr oranları ile faaliyet göstermek zorunda kalmaktadır. İşletmeler kârlılıklarını arttırabilmek amacıyla kullandıkları maliyetleme yöntemlerini daha modern hale getirmek durumundadır. Finansal muhasebe ve yönetim muhasebesinin en önemli karar merci maliyet muhasebesidir. Bugüne kadar işletmeler birçok maliyet yöntemi kullanmıştır. Bu maliyet yöntemlerinin günümüzde öne çıkanı kaynak tüketim muhasebesidir (KTM). KTM, maliyetleri minimum seviyelere düşürmek, kâr oranını maksimum seviyelere çıkarmak, kapasite rantabilitesini yükseltmek için doğru ve güvenilir bilgiler sunmayı hedefleyen, işletmeler arasındaki rekabet platformunda başarıyı hedefleyen bir yönetim muhasebe sistemi olarak tanımlanır. KTM maliyet hesaplamalarını kaynaklara bağlı tutarak ürün veya hizmet maliyetini minimum seviyelere indirip işletme gelir ve kazancını maksimum seviyelere çıkarmayı amaçlamaktadır. Ayrıca KTM, kullanılmayan ve atıl olan kapasitenin doğru ve verimli kullanımının birim maliyet hesaplamalarında ve yönetimin alacağı kararlarda önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. Ulusal ve uluslararası arenada finansal faaliyetleri gerçekleştiren kurumlar bankalardır. Bankalar; mevduat ve kredi sağlayan, çeşitli yatırım imkânları sunan, para aktarımına kolaylık sağlayan, değerli eşyaları güvenle saklama kolaylığı sunan, birçok ödeme işlemine olanak sağlayan, kambiyo işlemleri ve ekonomik faaliyetlerin gerçekleştiği finansal kuruluşlar arasında yer almaktadır. Bankacılık sektörü ülke ekonomilerinde kilit bir role sahip olup, ekonomik altyapının vazgeçilmez bir parçasıdır. Küresel rekabet, dijitalleşme ve 2020 yılının ilk aylarında başlayan salgın hastalık (pandemi) dönemi tüm işletmeleri etkilediği gibi bankaları da önemli oranda etkilemiştir. Azalan hasılatlar fakat o oranda düşürülemeyen maliyetler bankalardaki kârlılık oranlarını aşağıya çekmektedir. Tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılan salgın hastalık (pandemi) nedeniyle tüketici alışkanlıkları ve bunun paralelinde işletmelerdeki yönetimsel anlayış büyük oranda değişmiştir. Bankacılık sektöründe müşteri istekleri doğrultusunda ürün-hizmet çeşitliliğinin artması ile maliyet hesaplama yöntemleri açısından farklı yaklaşım tarzları ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de pandemi döneminin başlaması ile ekonomik daralma bütün sektörü etkilemiştir. Bankalarda etkilenen sektörler arasındadır. Bu çalışmada, bankaların maliyet hesaplamalarını doğru ve güvenilir bir şekilde hesaplayabilmesi amacıyla KTM yöntemi önerilmiş ve uygulamalı bir şekilde ele alınmıştır. Ayrıca, KTM yöntemi detaylı bir şekilde tanıtılmıştır.
P,p'-DDT ve metabolitleriyle kirlenmiş bir saha için ekolojik risk değerlendirilmesi
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Arıkan, Buket; Korucu, Mahmut Kemal
Diklorodifeniltrikloroetan (DDT); pestisit olarak kullanımı yasaklanmış olsa da, geçmişte uygulanmış olduğu tarım arazilerinin topraklarında ve bu topraklarda yetişen tarımsal ürünlerde halen önemli miktarlarda gözlemlenebilen kalıcı bir kirleticidir. Bu tez çalışması, p,p'-DDT ve metabolitleri (DDX) ile kirlenmiş tarım arazisi topraklarının neden olabileceği ekolojik riskleri tahmin etmeyi amaçlayan bir ekolojik risk değerlendirmesi çalışmasıdır. Çalışma, halen önemli miktarda tarımsal üretim faaliyeti yapılan Sakarya ilindeki tarım arazisi topraklarına odaklanarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada değerlendirmeye alınmış olan söz konusu topraklardaki kirletici konsantrasyonları, in-situ ve ex-situ şeklinde 2 farklı biçimde gerçekleştirilen bir sebze üretimi sonrasında elde edilmiş olan 53 toprak numunesindeki DDX analizlerinin sonuçlarıdır (94 – 2,608 ng DDX/gr kuru toprak). Bu analiz sonuçları kullanılarak, ilk olarak, söz konusu alanlarda yaşaması muhtemel 14 farklı memeli (kısa kuyruklu fare, tarla faresi, beyaz ayaklı fare, pamuk kuyruklu tavşan, kızıl tilki, ak kuyruklu geyik, Kanada vaşağı, maskeli kır faresi, Amerika tavşanı, orman ren geyiği, siyah kuyruklu çayır köpeği, beyaz kuyruklu çayır köpeği, keseli sıçan ve rakun) ve 10 farklı kuş türünün (Amerikan ardıç kuşu, Amerikan çulluğu, vahşi hindi, kızıl kuyruklu şahin, kır baykuşu, ladin tavuğu, Kanada kazı, uzun bacaklı kumkuşu, kumkuşu ve perdeli kumkuşu), söz konusu toprağa ağız yoluyla maruz kalması sonucunda gerçekleşebilecek DDX alımları hesaplanmıştır. Hesaplanan bu olası alımlar, bu çalışma için özel olarak yapılandırılmış olan bir Monte Carlo simülasyonunu temel alan stokastik bir yaklaşımla düzenlenen senaryolara adapte edilmişir. Simülasyonlar sonucunda da olası akut toksisite ve üreme toksisitesi risk değerleri hesaplanmıştır. Elde edilen nihai bulgular; çalışmada referans alınan memeli ve kuş türleri için herhangi bir akut riske işaret etmemektedir. Öte yandan bulgular, hem kuş hem de memeliler için önemli bir üreme toksisitesi riski olduğuna işaret etmektedir. Çalışmada yapılan hesaplamalarda ilgili bölgelerdeki kirlenmiş topraklara yeme haricindeki farklı biçimlerde maruz kalma yollarının ve ilgili bölgelerde yetişen tarımsal ürünlerin tüketiminin dikkate alınmamış olması da mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bulgulardan hareketle, ülkemizde yalnızca insan sağlığı açısından yapılan risk değerlendirmesi çalışmaları ve uygulanan yasal sınırlamaların, diğer canlı türleri için de dikkate alınması ve araştırmaların genişletilmesi önerilmektedir.
Üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumları üzerinde ailenin etkisi: Bursa Teknik Üniversitesi örneği
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Demircan, Betül; Altıparmak, İpek Beyza
Toplumların ait olduğu kültürlere, alışkanlıklara göre kadınlık ve erkeklik rolleri değişiklik göstermektedir. Toplumsal cinsiyet kavramı, toplumun bireylere atfettiği rollerle ilgili olan bir kavramdır. Aile kavramı ise aralarında kan bağı bulunan bireylerin oluşturduğu topluluklardır. Toplumun en küçük yapı taşı ve en önemli kurumu olan aile toplumsal cinsiyet rollerini etkileyen faktörlerden bir tanesidir. Diğer faktörlere bakıldığında eğitimin, kültürün, medyanın toplumsal cinsiyet rollerinde büyük etkileri olduğu görülmektedir. Bireyin ait olduğu kültüre adapte olduğu ilk yer aile kurumu olduğu için söz konusu kurumun cinsiyet rolleri üzerindeki etkisi fazladır. Modern çağın getirileri ve değişen aile yapıları gençler üzerinde farklı düşünce tarzlarının oluşmasına neden olmuştur. Bireyler, doğdukları andan itibaren aile ile birlikte öğrendikleri toplumsal cinsiyet rollerini zamanla eğitim ve çevrenin etkisiyle değiştirebilmektedirler. Toplumsal cinsiyet çalışmaları son dönemlerde gittikçe önem kazanmıştır. Bu bağlamda alandaki çalışmaların sayısı da gün geçtikçe artmaya başlamıştır. Yapılan çalışmanın amacı üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumları üzerinde ailenin etkisini incelemektir. Ele alınan konuyla ilgili ortaya çıkan bulgulara dayanılarak bir takım yorumlar yapılmıştır. Yapılan çalışmada örneklem kitle olarak üniversite öğrencileri tercih edilmiştir. Öğrencilerin hayatlarının önemli bir kısmını etkileyecek olan davranış kalıpları, büyük ölçüde eğitim hayatları ile belirlenmektedir. Bireyler, hayatları boyunca sahip olacakları davranış kalıplarını, bakış açılarını bu dönemde belirlemeye başlar. Çalışmada nicel çalışma yöntemi seçilmiştir. Örneklem olarak hesaplanan öğrenci grubuna 43 sorudan oluşan anket formu uygulanmıştır. Çıkan sonuçlar SPSS programı ile analiz edilmiştir. Çalışmanın sonunda ulaşılan sonuçlara bakıldığında öğrenciler üzerinde ailenin etkili olduğu noktalar görülmektedir. Üniversite eğitimi alan bireylerin yaşadıkları çağın getirilerine göre kendi yaşam tarzlarını ve düşünce yapılarını geliştirdikleri görülmüştür. Nitekim yapılan çalışmada bireylerin yetiştikleri ailelerinden farklı düşüncelere de sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Endüstrileşme ve kırsaldan kente göçler ile birlikte aile yapısında değişiklik olduğu görülmektedir. Geniş aileler yerini çekirdek ailelere bırakmıştır. Çalışmaya katılan öğrencilerin çoğunluğunu il doğumlu öğrenciler oluşturmaktadır. Çekirdek aile yapısı ve büyük şehir etkisi ile öğrencilerin aile yapılarında da değişiklikler olduğu yapılan anket sonucunda görülmektedir. Araştırmada yer alan öğrencilerin ve ailelerinin eşitlikçi görüşe sahip oldukları anlaşılmıştır. Buradan hareketle yapılan çalışmanın toplumsal cinsiyet ve aile çalışmalarına katkı sunacağı düşünülmektedir. Çalışmanın kapsamı daha da genişletilerek farklı eğitim seviyelerinde uygulanabilir noktadadır.
Kentsel mekanda gerçekleşen sosyo-ekonomik ayrışmaların kapalı site yerleşimleri üzerinden değerlendirilmesi: Bursa Biaport evleri
(2022) Hekimoğlu, Tuğbanur; Güneş Yılmaz, Didem
Çok da yeni olmayan mekânsal ayrışma olgusu, heterojenlik ve çeşitlilik barındıran yapısıyla odak noktası olan kentlerin doğal yapısında mevcuttur. Son yıllarda kentlerde yaygın hale gelen kapalı siteler, vaat ettikleri ayrıcalıklı, konforlu ve prestijli yaşamların yanısıra kentlerdeki suç ve kalabalıktan uzak, güvenli bir ortam sunma gerekçesiyle, kendilerini kentin geri kalanından izole eden dışlayıcı mekânsal kurguları ile kentsel mekanda yaşanan ayrışmaları derinleştirmektedir. Günümüzde, bu tarz sitelerde yaşamamak bile ayrışma için yeterli olabilmektedir. Kullanıcıların büyük meblağlar ödeyerek satın aldıkları bu yaşam alanlarının tercih edilmesinde güvenlik faktörü ön plana çıksa da satın alınanın aslında statü ve prestij olduğunu ortaya koyan birçok çalışma vardır. Bursa Osmangazi ve Nilüfer ilçelerinden seçilen kapalı siteler üzerinde yürütülen bu çalışmayla, kentsel mekanda gerçekleşen sosyo-ekonomik ayrışmalar, elde edilen bulgular çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu kapsamda; 60'ı aynı müteahhit firması tarafından inşa edilen iki farklı siteden ve 60'ı site dışı yakın çevresinden olmak üzere toplam 120 katılımcı ile kapalı uçlu anket uygulaması yürütülmüş, müteahhit ve mimarlar ile de yüzyüze görüşmeler yapılmıştır.
Enkapsülatör cihaz sistemi tasarımı ve bazı parametrelerin etkilerinin araştırılması
(2022) Demircan, Şeyda; Oral, Rasim Alper
Bu çalışmada, manyetik alan prensibi kullanarak enkapsülatör cihaz sistemi tasarlanmış ve iyonik jelasyon yöntemine göre kapsül üretimi gerçekleştirilmiştir. Yanıt Yüzey Metodu/Merkezi Kompozit Tasarımı kullanılarak deney tasarımı gerçekleştirilmiştir. Aljinat konsantrasyonu (%1-3 w/v), nozul çapı (0,514-0,838 mm), frekans (500-1000 rpm), mesafe (40-60 mm) ve akış hızı (1,0-8,0 mL/dk) bağımsız değişkenler olarak kullanılmıştır. Öz materyal olarak yaygın kullanılan bir fenolik bileşik olan gallik asit kullanılmıştır. Üretilen kapsüllerin enkapsülasyon etkinliği, üretim verimi, yükleme kapasitesi, partikül çapı, en boy oranı, dairesellik, küresellik, polidispersite indeksi, yayılma, D10, D50 ve D90 değeri gibi özellikleri bağımlı değişkenler (yanıtlar) olarak incelenmiştir. Her bir bağımlı değişken için varyans analizi gerçekleştirilmiştir. Model p-değeri, uyumsuzluk p-değeri, R2 ve düzeltilmiş R2 değerlerine göre en uygun model seçilmiştir. Yapılan analizler sonucunda çalışılan parametrelerin kapsül öz içeriği (enkapsülasyon etkinliği, üretim verimi ve yükleme kapasitesi), şekli (en boy oranı, dairesellik ve küresellik), boyutu (partikül çapı, D10, D50 ve D90 değerleri) ve boyut dağılımı (polidispersite indeksi ve yayılım) ile ilgili değişkenlere etkisi ortaya konmuştur. Enkapsülasyon etkinliği üzerine aljinat konsantrasyonu, frekans, mesafe ve aljinat konsantrasyonu/mesafe etkileşiminin etkili olduğu tespit edilmiştir. Aljinat konsantrasyonun artması ile enkapsülasyon etkinliği değerinin arttığı gözlenmiştir. Enkapsülasyon etkinliği değerinin 750 rpm frekans değerlerinde partikül çapının düşmesine bağlı olarak düştüğü belirlenmiştir. Partikül çapı ile enkapsülasyon etkinliği değerleri arasında yüksek korelasyon bulunmuştur (R = 0,94). Partikül şekli üzerine akış hızı harici parametrelerin (aljinat konsantrasyonu, nozul çapı, frekans ve mesafe) daha fazla etkili olduğu tespit edilmiştir. Aljinat konsantrasyonun artmasıyla küresellik değerinin arttığı bulunmuştur. Aljinat konsantrasyonunun %3'ün (w/v) üzerine çıkması durumunda ise küreselliğin azalacağı öngörülmektedir. Boyut dağılımı üzerine aljinat konsantrasyonu, nozul çapı ve frekans parametrelerinin etkili olduğu tespit edilmiştir. Frekansın 750 rpm civarında olduğu durumlarda boyut dağılımı değerlerinde artış görülmüştür. Bu çalışma ile manyetik sistemin iyonik jelasyon enkapsülasyonunda kullanımı çalışılmış ve bazı parametrelerin kapsül özellikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Tasarımı yapılan manyetik sistem ile küçük boyutlu ve yüksek üretim kapasiteli kapsül üretimi gerçekleştirilebilmektedir.