Bursa Teknik Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@BTÜ, Bursa Teknik Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.
Güncel Gönderiler
Savunma harcamaları, cari denge ve silah ithalatı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin ekonometrik analizi
(Bursa Teknik Üniversitesi, 2020) Özburak, Sümeyye; Kalaycı, Salih
Güvenlik kavramı insanın yaratılışından beri hayatını devam ettirebilmesi için en büyük ihtiyaçlarından biri olmuştur. Bu güvenlik arayışı ve ihtiyacı devletlerin kendilerini savunma mecburiyetini beraberinde getirmiştir. Dünya savaşları, Soğuk savaş, ülkeler arası kutuplaşma, güç kavgaları, zengin olma isteği, egemenlik anlayışı vb. sebepler dünya genelini etkileyen bir hale gelmiştir. Dünya üzerinde netlik ortamının daima sürmesi çok iyimser bir yaklaşım olacaktır. Uluslararası çıkar ilişkileri sürdüğü sürece belirsizlik artacak, bu belirsizliğin arttırdığı karmaşşık ülkelerin kendilerini koruma ve egemenliklerini elinde tutma arzusunu tetikleyecek, vatandaşlarını koruma isteği iyice arttıracak ve karşı konulamaz bir talep haline gelecektir. Bu durumlar doğal olarak ekonomik birimler üzerine de yansımıştır çünkü savunma harcamalarını egemenliğin bedeli olarak düşünmek mümkündür. Ülke üzerindeki karmaşa ortamı arttıkça doğal olarak savunmaya ihtiyaç artmakta ve bu ihtiyaç beraberinde savunma alanına daha fazla kaynak aktarmayı gerektirmektedir. Çünkü savunma harcamaları kamu harcamalarından savunma hizmetleri adına ayrılan kısımdır. Bununla birlikte savunmaya ayrılan pay ülkenin içinde bulunduğu tehdit arttıkça artmaktadır. Benoit'ten beri savunmaya ayrılan kaynağın ekonomiyi ne yönlü etkilediği üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların sürekli tazelenmesinin nedenleri arasında tarih boyunca devletlerce savunmaya pay ayrılmış olması ve bu paydan hiçbir devletin vazgeçememiş olması yatmaktadır. Önemli olan bu savunma payını optimum düzeyde tutmaktır. Çünkü savunma harcamalarına çok kaynak ayırmak doğru bir savunma planının olmadığını göstermektedir. Doğru bir plan ve gerekli düzeyde savunma harcamaları planlaması ekonomik büyümeyi en iyi düzeyde etkileyecektir. Ülkelerin savunma harcamalarını yaparken onları etkileyen birden çok faktör vardır. Genel bir çerçevede bakıldığında gelişmiş ülkelerin daha faza savunma harcaması yaptığı görülmektedir. Bu çalışma, Augment Dickey Fuller testi, ADF Birim Kök testi, Johansen Eş bütünleşme Testi, Varyans ayrıştırma analizi, Housman testi, Panel veri analizi kullanılarak; seçili ülkelerde askeri harcamalar, cari denge ve silah ithracatının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemiştir. Çalışmada öncelikle 1965-2015 yılları arasındaki dönemde Türkiye incelenmiştir. Türkiyenin ekonomik büyümesindeki uzun dönemli faktörler tespit edilmeye çalışılmıştır. Daha sonra Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve Kanada gibi ülkeler de ilave edilerek araştırma genişletilmiştir. Tüm bu ülkeler arasında ampirik bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada seçilecek tarih aralığı verinin bulunabilme özelliğine göre seçilmiştir.
Avrupa kimliği oluşumunda ortak dışişleri ve güvenlik politikasının etkisinin analizi
(Bursa Teknik Üniversitesi, 2021) Sefer, Tuba Atan; Darıcılı, Ali Burak
Bu çalışmada Avrupa'da meydana gelen savaş yıkımlarının ardından Avrupa Birliği (AB)'nin dış politika ve güvenlik konularında ortak bir Avrupa hareketi oluşturup oluşturamayacağı konusunun analizi amaçlanmıştır. Ekonomik olarak ilerleyen AB için siyasi bir gelişim olan Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP)'nın bir Avrupa Kimliği oluşumuna etkisi üzerinde durulmuştur. Çalışmanın teorik alt yapısını oluşturan entegrasyon teorileri ve bu teorilerin AB sürecini nasıl etkilediği irdeleneceği gibi Fonksiyonalizm fikri ile ortaya çıkan teknik konularda sağlanan başarının, siyasi olarak ilerlemeyi hedef edinen bir AB yapısına etkisi incelenmiştir. Bu doğrultuda atılan en önemli adım olan ve Soğuk Savaş sonrası dönemde AB'nin nasıl bir yol izleyeceği tartışmaları ile ortaya çıkan Maastricht Antlaşması (AB Kurucu Antlaşması) ve bunun bir sonucu olarak geliştirilen ODGP ile bir Avrupa Kimliği oluşumu değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda ekonomik bir adım olarak yola çıkan ve bu konuda başarılı bir organizasyon olan AB, siyasi konuların tartışmaya açık olmaması, bu konuların devletlerin ulusal çıkarları doğrultusunda belirleniyor olması ve özellikle dış politikada devletlerin ulusal yapılarının ön planda olması AB çatısı altında siyasi bir ilerlemeyi engellediğini göstermiştir. Bu doğrultuda her ne kadar AB'yi çok önemli bir siyasal boyuta taşıyacak olsa da ODGP, AB'yi oluşturan devletlerin ulusal kimlik ve çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ve bu doğrultuda ilerlemesi ortak bir dış politika ve ortak bir Avrupa Kimliğinin oluşmasında etkili olmasında başarılı olamadığını göstermiştir. Güvenlik ve dış politika konularının ulusal çıkarların ön planda tutularak ilerlemesi dolayısıyla, ODGP ulusal çıkarların arkasında kalmıştır ve ODGP' nin Avrupa kimliğe de uzun vadede etki edemeyeceği görülmüştür. Anahtar Sözcükler; Avrupa Entegrasyonu, AB, Maastricht Antlaşması, ODGP, Kimlik
Türkiye'de Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapısı ve kayıt dışı istihdamın incelenmesi
(Bursa Teknik Üniversitesi, 2021) Ağamoğlu, Mehmet; Işıklar, Abdullah
Türkiye'de sosyal güvenliğin nasıl başladığı, sosyal güvenlik kurumlarının 2006 yılında tek çatı dahilinde birleşmeden önce nasıl örgütlendiklerine değinilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Türkiye'de bulunan en önemli sosyal güvenlik örgütüdür. Sosyal güvenlik alanındaki en önemli örgüt olması aktif ve pasif sigortalıların sayısının 34 milyon kişiyi aşmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca genel sağlık sigortası yönünden neredeyse Türkiye'de ikamet eden herkes genel sağlık sigortası kapsamındadır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 4. maddesi sigortalı sayılanlar başlığı altında yer alan 4/a, 4/b ve 4/c çalışanlarından oluşan kişiler aktif sigortalı olarak kabul edilmekte bu kişiler adına prim tahakkuk ve tahsili yapılmaktadır. Diğer yandan Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan gelir ve aylık alan kişiler ile bu kişilerin hak sahiplerini oluşturan kimseler ise pasif sigortalı olarak tanımlanmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun aktif ve pasif sigortalılara sağladığı kısa vadeli sigorta kolları, uzun vadeli sigorta kolları ve genel sağlık sigortasından kaynaklanan haklardan oluşmaktadır. Kayıt dışı ekonominin bir dalını oluşturan kayıt dışı istihdam; sosyal güvenlik ve vergi politikalarının etkin ve verimli yürütülmemesine neden olmaktadır. Çünkü verimli, etkin bir sosyal güvenlik ve vergi politikası üretilmesi için doğru istatistiki verilere ulaşılması gerekirken kayıt dışı istihdam olgusu bunu engellemektedir. İncelememizde Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapısı üzerinde durmamızda en önemli etken 5018 sayılı kanunun ekli 4 sayılı cetvelinde yer alan sosyal güvenlik kurumlar arasında en büyük ve etkili kurum olmasından kaynaklanmaktadır. Eğer Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapısı uygun bir şekilde ortaya konursa ülkemizin en büyük bütçe kalemlerinden birini oluşturan bu kurumda yaşanan eksiklikler daha iyi anlaşılacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, kayıt dışı istihdamla mücadelede en etkin kurum olması ve daha etkin mücadele etmesi adına çalışmamız ortaya konmuştur.
Üniversite öğrencilerinin sosyal girişimcilik öncülleri ile duygusal zekâ düzeyleri arasındaki ilişkinin çeşitli değişkenlere göre incelenmesi
(Bursa Teknik Üniversitesi, 2020) Ermanonuk, Fatma Ecehan; Anlı, Gazanfer
Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin sosyal girişimcilik öncülleri ile duygusal zekâ düzeyleri arasındaki ilişkinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma Bursa Teknik Üniversitesi ve Bursa Uludağ Üniversitesi'nde öğrenim gören 268'i kadın, 52'si erkek toplam 320 katılımcı üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmadan elde edilen bulgular, duygusal zekânın alt boyutu olan öz kontrol düzeyinin 41 yaş üzerindekilerde 18-25 yaş aralığındakilerden daha yüksek olduğunu, girişimcilik öyküsü olanların sosyallik düzeylerinin daha yüksek olduğu, girişimcilik konusunda rol modeli olanların öznel iyi oluş ve duygusallık düzeyleri ile toplam duygusal zekâ puanlarının rol modeli olmayanlara göre daha yüksek olduğu, kadınların sosyal girişimcilik öncüllerinin alt boyutlarından empati düzeylerinin erkeklerden, 18-25 aralığındakilerin ise 41 yaş üzerindekilerden daha yüksek olduğu, girişimcilik öyküsü bulunmayanların empati düzeylerinin girişimcilik öyküsü bulunanlardan daha yüksek, girişimcilik öyküsü bulunanların algılanan sosyal destek düzeylerinin ise girişimcilik öyküsü bulunmayanlardan yüksek olduğu, sosyal girişimcilik öncüllerinin girişimcilik rol modeli olup olmamasına göre farklılık göstermediğini ortaya koymaktadır. Ayrıca duygusal zekâ ile sosyal girişimcilik arasında pozitif yönlü ancak zayıf bir ilişki tespit edilmiştir. Ayrıca her değişkenin alt boyutları arasındaki korelasyonel ilişkiler de çalışma kapsamında incelenmiş ve bulgularına yer verilmiştir. Bu araştırma nicel olarak kurgulanmış, ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Verilerin analizleri SPSS for Windows paket programı aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların kişisel özelliklerini belirlemek üzere demografik soruların yanı sıra Sosyal Girişimcilik Öncülleri Ölçeği ve Duygusal Zekâ Özelliği Ölçeği kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Duygu, duygusal zekâ, empati, girişimcilik, sosyal girişimcilik
Gemlik limanlarının lojistik performansının Türkiye'nin uluslararası ticaretteki yerine katkısı
(Bursa Teknik Üniversitesi, 2021) Altınok, Süleyman; Ceyhun, Gökçe Çiçek
Küreselleşme, 21. asrın başından itibaren ülkeleri ve toplumları derinden etkileyen bir olgudur. Küreselleşme ile birlikte dünyamız klasik deyimle küçülmüş adeta evrensel köy haline gelmiştir. Bunula birlikte, uluslararası sınırların ortadan kalktığı, yeni Dünya evrensel köy tabiri ile ifade edilmektedir. Küreselleşme neticesindeki bilgi teknolojileri ile kurumlar ve bireyler çok etkin ve hızlı iletişim sayesinde mal, hizmet ve bilgi paylaşımı imkanına sahiptir. Küreselleşmenin getirdiği pazar bütünleşmesi ile de ülkelerin yakınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Bu yakınlaşma taşımacılık hizmetlerinin hareketlenmesine ve lojistik faaliyetlerin etkinliğinin önemini ortaya çıkarmıştır. Küresel ekonomik değerlerin devamını sağlayan günümüzün en önemli kavramı lojistik olarak görülmektedir. Evrensel köy haline gelen dünyada yeni yüzyılın öne çıkan üç faaliyet alanından birisi de lojistik olarak gösterilmektedir. Dünyadaki ticari etkinliklerin hammadde temini ile ürün elde edilmesi aşaması ve bu ürünlerin dünya pazarlarında yer edinmesindeki en önemli faaliyet alanı lojistiktir. Küresel ekonomik faaliyetlerin yegâne sonucu olan ürün ya da hizmetlerin müşteriye ulaşması ve müşteri memnuniyeti ile üretimin ya da hizmetin devamını sağlayan nedenlerdir. Lojistik, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, servis hizmetinin ve bilgi akışının, başlangıç noktasından tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki hareketinin etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve kontrol altında tutulması olarak tanımlanabilir. Lojistik sektörü, insanların günlük yaşantılarını devam ettirirken farkında olmadıkları, ancak yaşantılarını devam ettirmek için ihtiyaç duydukları hemen hemen her şeyin ihtiyaç sahibine ulaşmasında çok önemli olmakla beraber, her alanda hayatı kolaylaştırmaktadır. Bu kadar geniş bir yelpazede hizmet sunan lojistik sektörünün, özellikle dış ticaret açısından önemi büyüktür. Türkiye küresel ekonominin lojistik ayağını kullanabilmesi, jeopolitik ve jeostratejik konumundan tam olarak faydalanabilmesi durumunda çok büyük ekonomik kazanım elde edilebilecektir. Bu çalışma ile lojistik sektöründe sunulan hizmetlerde ortaya çıkan gelişmelerin, Türkiye'nin ihracatı üzerinde iyileştirici bir etkisinin olup olmadığı ve ihracata dayalı ekonomik büyüme ile lojistik sektöründe ortaya çıkan gelişmeler arasında bir bağlantının olup olmadığı ortaya konulmak istenilmektedir. Türkiye coğrafi konum, genç ve dinamik nüfusuyla lojistik sektörünün dünyadaki merkezlerinden biri olma potansiyeline sahip ender ülkelerden birisindir. Bu artılarını kullanabilmesi ise lojistik üs olma potansiyeli ile sektörel önderliğe erişmesini mümkün hale getirebilir. Günümüzde dünya ekonomik değerlerinin en önemli ayağı ise lojistik alanındaki denizcilik faaliyetlerini oluşturmaktadır. Dünyanın dörtte üçünün sularla kaplı olması, ticaretin denizaşırı ülkelere kayması, yüksek hacimli yük taşıma kapasitesi ve maliyetinin diğer taşıma türlerine göre düşüklüğü gibi nedenlere bağlı olarak küresel ticaretin yükünü denizler tarafından taşınmaktadır. Denizcilik faaliyetlerinin en yoğun kilit noktasını ise, limanlar meydana getirmektedir. Türkiye üç tarafı denizlerle ile çevrili bir ülke ve 8333 km. uzunluğundaki kıyı şeridi ile Avrasya kavşağında bulunan Anadolu toprakları sayesinde coğrafi ve jeostratejik avantajları yüksek bir konumdadır. Bursa, bir ticaret merkezi durumundaki konumu ve Marmara iç denizinin Gemlik limanlarını kapı olarak kullanması dolayısıyla bu yetkinliğe sahip bulunmaktadır. Bu çalışmada uluslararası lojistik sistemi kapsamında çerçevesinde de Gemlik limanlarının nitelikleri bunları hangi aşamada karşılamak kapasitesine sahip olduğunu tespit etmek amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye'nin uluslararası ticarette Gemlik limanlarının ihracat ve ithalat anlamında lojistik performansını ortaya çıkarmaktır. Gemlik limanlarının Türkiye ekonomisindeki yerini değerlendirmektir. Marmara Denizi'nin lojistik üssü olarak görülen Gemlik limanlarının jeopolitik ve jeostratejik olarak denizyolu lojistiğinin mevcut durumunu ortaya çıkarmaktadır. Küresel rekabet; şirketlerin ürünlerini ve hizmetlerini müşteri tatminini üzerine hareket ederek hız ve zaman esaslı bir hale getirmiştir. Günümüz piyasa şartlarında üretim maliyetleri ile istenilen kalite yaklaşık aynı seviyeler de bulunmaktadır. Buradaki farkı ortaya çıkaran kavram lojistik hizmetlerinin yönetimiyle belirlenmektedir. Dış ticarette lojistik sektörü, olmazsa olmaz unsurdur. İthal edilen veya ihraç edilen tüm ürünler lojistik hizmetlere mutlaka konu olmaktadır. Dolayısıyla dış ticaret ve lojistik, özellikle de taşımacılık arasında bir ilişki olduğu ve bu ilişkinin de dolaylı olarak ekonomik büyümeyi etkilediği bu çalışmanın temel varsayımıdır. Kullanılan verilerin karşılaştırılması ve değerlendirilmesi neticesinde Gemlik limanlarının potansiyel varlığının istenilen değerlerin altında bulunduğu gerçek potansiyelinin ortaya çıkarılması için ihtiyaç duyulan yatırım desteklerinin kamusal ve özel kuruluşlar tarafından koordineli bir şekilde çözümlemelerinin yapılıp hazırlıkların kazan-kazan esaslı bir zihinsel birliktelik içinde hareket edilemesi ile mümkün olacağı öngörülmektedir.