Bursa Teknik Üniversitesi Kurumsal Akademik Arşivi
DSpace@BTÜ, Bursa Teknik Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.

Güncel Gönderiler
Yaşar Kemal'in romanlarında toplumsal yapı
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Yalın, Başak; Ahmedi, Ekber Şah
Toplum, karmaşık ilişki ağına işaret eden dinamik bir yapıya sahiptir. Toplumsal yapı ise, esnek bir kavram olup zamana ve mekâna göre farklılık gösterebilmektedir. Edebiyat, insan ile ilgilendiği için insanlar arası ilişkiler ve toplumsal yaşam edebiyatın konusu olmuştur. Edebiyat sosyolojisi, edebi eserlerde işlenen toplumsal yapı ile ilgilenmektedir. Edebi eserlerde toplumun yaşayış tarzını, dönemin sosyal ve siyasal yapısını incelemek mümkün olmaktadır. Türk edebiyat tarihinde de toplumsal yapıyı eserlerinde işleyen birçok yazar mevcuttur. Edebiyat kurgudan beslenen bir alan olsa da toplumsal gerçekleri de içinde barındırmaktadır. Yazarlar da toplumun bir parçasıdır ve kaleme aldıkları eserlerde toplumun etkisi görülebilir. Yazarların yaşadıkları toplumdan etkilenmiş olması ve eserlerine gözlemlerini aktarması doğaldır. Türkiye'nin önemli toplumsal gerçekçi yazarlarından biri olan Yaşar Kemal, eserlerinde toplumu ve toplumsal değerleri titizlikle işlemiştir. Yazarın romanlarında dönemin tarihi, toplum yaşantısı, inanç ve değer sistemleri hakkında bilgiler bulunmaktadır. Özellikle köy romanları ile dikkat çeken yazarın birçok eseri ülke ve dünya genelinde büyük ilgi görmüştür. Çağının en önemli yazarlarından olan Kemal'in eserleri günümüzde de büyük ilgi görmektedir. Yazarlık kimliğinin yanı sıra toplumsal eleştirileri ile gündemde olmuştur. Türkiye'nin var olan toplumsal sorunlarının ve eksiklerinin çözümlenmesi için çalışmış ve fikirleri uğruna mücadele etmekten geri durmamıştır. Kemal, Türk köylüsünü gerçekçi bir biçimde eserlerine yansıtmış ve köylünün sıkıntılarını romanları aracılığıyla anlatmıştır. Çukurova insanını temel alarak ülkenin başka bölgelerinde yaşayan insanların da sorunlarına değinmiştir. Kemal, eserlerinde doğa betimlerine ağırlık vermiş ve Çukurova'yı bütün doğal güzellikleriyle okuyucuya anlatmıştır. Küçüklüğünden itibaren sanat ile iç içe olan yazarın zorlu yaşamı insanlara olan sevgisini köreltmemiştir. Yazar, romanlarında insana dair sevgisini ve umudunu işlemiştir. Romanlarda, karakterlerin düşünceleri ve eylemleri gerçekçi bir biçimde okuyucuya sunulmuştur. Betimlemeler ile zenginleşen eserler, anlatılan döneme ışık tutmuştur. Bu çalışmada, Erken Cumhuriyet Dönemi toplumsal yaşamı Yaşar Kemal'in eserleri çerçevesinde incelenerek analiz edilmeye çalışılmıştır. Araştırmada, nitel veri toplama tekniklerinden olan doküman incelemesi kullanılmıştır. Romanlardan elde edilen bulgular ışığında dönemin toplumsal yapısı hakkında çıkarımlar yapılmıştır. Verilerin özetlenmesi ve yorumlanmasında nitel araştırma yöntemlerinden betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır.
X, Y ve Z kuşaklarının kamusal mekan algı ve kullanımındaki farklılaşma; Bursa örneği
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Namazlı, Reyhan; Kılınç Ürkmez, Gökçen
Temelde insanlar için tasarlanan mekânlar, özellikle toplumun tüm kesimlerine hitap eden kentsel kamusal mekanlar, dinamik yapılara sahiptir ve zamanla değişmektedir. Şehrin önemli bir parçası olan kamusal mekanlar, insanların toplumsal etkileşimlerini, kimliklerini ve kültürel değerlerini ifade etmelerine olanak tanımaktadır. Mimari mekânlar tek bir kişi için tasarlanırken, kamusal mekanlar toplumun genel beklentilerine cevap verecek şekilde tasarlanmaktadır. Tasarlanan bu mekanlar bireylerin algılama ve kullanımı açısından farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların temel sebeplerinden biri de kuşak kavramıdır. Kuşaklar belirli bir tarih aralığında doğan ve benzer sosyal, kültürel ve teknolojik deneyimlere sahip olan grupları ifade eder. Her kuşağın farklı değerleri, tercihleri ve iletişim şekilleri vardır. Bu da kamusal mekanları algılamada ve kullanımda farklılıklara yol açabilmektedir. Kuşak kavramının gerektirdiği fiziksel, mekânsal ve algısal özellikler farklı olduğu gibi bir şehrin veya yerin okunabilirliği veya algılanabilirliği de farklıdır. Bu çalışma X, Y, Z kuşağının kamusal mekân algısını ve kuşaklararası mekân kullanım farklılaşmasını konu edinerek, kamusal mekan kullanım tercihlerini öğrenmek ve buna göre iyileştirme önerileri sunmak amacı ile Bursa kentinin kamusal mekan olarak yoğun kullanılan üç alanında; Cumhuriyet caddesi, Atatürk caddesi ve Akademik cadde üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu caddelerin tercih edilme nedeni; bir arada yaşayan ve toplumu oluşturan kuşakların kamusal mekân tercihlerinin karşılaştırmalı bir bakış açısıyla değerlendirmektir. Çalışmada, X, Y ve Z kuşaklarının her bir caddede 60 kişi olmak üzere toplamda 180 anket ve her kuşaktan 2'er kişi olmak üzere toplamda 18 katılımcı ile derinlemesine görüş yapılarak, kamusal mekan olarak ele alınan caddelerin kullanıcıya sunduğu fiziksel ve sosyal/aktivite niteliği, psikolojik etkisinin değerlendirilmesi ve kullanıcının tercihlerine göre farklılaşan mekan deneyimi incelenmiştir. Veriler, nitel ve nicel araştırma yöntemleri kullanılarak, SPSS ve QDA Miner (Lite) programında analiz edilmiştir. Bu araştırma, kamusal mekanın her kesime uygun şekilde tasarlanması ve canlandırılması için getirdiği öneriler açısından önemlidir. X kuşağı, genellikle kamusal mekânları huzur ve dinginlik arayışları doğrultusunda değerlendirirken, yeşil alanlar ve doğayla iç içe mekânları tercih etmektedir. Y kuşağı, sosyal etkileşim ve hareketlilik arayışıyla meydanlar, geniş açık alanlar ve sosyal etkinlik mekanları tercih etmektedir. Z kuşağı ise teknolojik ve estetik unsurların ön planda olduğu modern mekânları tercih etmektedir. Aynı zamanda Z kuşağı, sosyal medya uyumlu, estetik ve fotojenik alanları önemli bulmakta, kamusal mekânların ulaşım kolaylığı ve görsel çekiciliğine de büyük önem vermektedir. Kamusal mekânların kuşaklar arası farklılıkları dikkate alarak tasarlanması, bu mekânların daha verimli ve etkili kullanılmasını sağlayacaktır. Çalışma sonucundan yola çıkarak kamusal mekânların düzenli olarak temizlenmesi, güvenlik önlemlerinin artırılması ve kent mobilyalarının yeterli sayıda olması, kullanıcıların bu mekânlarda daha rahat ve huzurlu vakit geçirmesini sağlayacaktır. Sonuç olarak, farklı kuşakların ihtiyaç ve beklentilerini karşılayan kamusal mekânların tasarlanması, toplumsal etkileşimi artırarak daha yaşanabilir şehirler yaratılmasına katkıda bulunacaktır.
Uzun kısa süreli bellek (LSTM) kullanarak İstanbul ve civarı için deprem eğilimi tahmini
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Karakuş, Yasin; Altuntaş, Volkan
Doğal afetler, genellikle insanların kontrolü dışında gerçekleşen ve gerçekleşmesi neticesinde başta can ve mal kayıpları olmakla birlikte ekonomik, çevresel, sağlıksal ve daha nice kayıplara yol açan olaylardır. Bu doğal afetlerden birisi olan depremler ile ülkemiz tarihinde sıkça karşılaşılmaktadır. Birçok ülke, kurum ve kişi tarafından depremlerin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan birisi de depremi gerçekleşmeden önceden yeri, zamanı ve büyüklüğüyle tahmin edebilen deprem tahmin çalışmalarıdır. Depremin önceden tahmin edilebilmesi can ve mal kaybını büyük oranda azaltma potansiyeline sahip olduğu için hayati öneme sahip ve depremlerin sürekli yaşanıyor olmalarıyla birlikte popülerliğini hiç kaybetmeyen bir konudur. Aynı zamanda depremlerin oluşumunun çok yüksek karmaşıklıktaki süreçleri içermesi ve analiz edilmesi zor olan çok sayıda faktöre bağlı olmasından dolayı oldukça zor bir konudur. Deprem tahmini üzerine mevcut çalışmalar, kullanılan metodolojilere göre matematiksel analiz, öncüllerin araştırılması, geleneksel makine öğrenmesi ve derin öğrenme olmak üzere dört farklı başlık altında incelenebilmektedir. Öncüller olarak isimlendirilen verilerin kullanıldığı çalışmalar her depremden önce meydana gelmediği için bu verileri kullanan algoritmaları genelleştirmek ve standart hale getirmek oldukça zordur. Matematiksel analiz yöntemleri kısıtlı verilerle çalıştıkları ve düşük başarı sonuçları elde ettikleri için pek tercih edilmemektedirler. Geleneksel makine öğrenmesi deprem tahmininde kullanılan önemli yöntemlerden birisidir. Derin öğrenme yöntemleri, karmaşık problemleri çözmedeki başarısı nedeniyle deprem tahmininde son zamanlardaki en popüler yöntemlerdir. Uluslararası mecralarda deprem tahmini çalışmaları gerçekleştirildiği gibi ülkemizde de çeşitli yöntemler kullanılarak deprem tahmini çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Kahramanmaraş'ta meydana gelen depremlerle birlikte yaşamış olduğumuz can ve mal kayıplarının ardından gözler jeologların uzun zamandır üzerinde durduğu ve yapı stoğunun büyük bir çoğunluğunun eskiye dayandığı İstanbul'a çevrilmiştir. Ne yazık ki beklenen İstanbul depremi için İstanbul ve civarına yönelik yeterli sayıda deprem tahmini çalışması yapılmamıştır. Beklenen İstanbul depremi için bir deprem tahmin çalışması yapmak, deprem tahmini konusunda bir kaynak oluşturmak ve bu konuda çalışmalar yapmaya teşvik etmek amacıyla bu çalışmada İstanbul ve civarı için uzun kısa süreli bellek (LSTM) ve evrişimsel sinir ağları (CNN) kullanarak deprem tahmini çalışması yapılmıştır. Bu çalışmadan önce deprem ve deprem tahmin çalışmalarına dair genel bilgiler verilmiştir. Daha sonra deprem tahmini kısmı veri toplama, veri ön işleme, veri bölütleme, model eğitimi ve modellerin değerlendirilmesi aşamalarından oluşmaktadır. Veri toplama aşamasında İstanbul ve civarına ait son 25 yılın tarihsel deprem verileri AFAD'dan temin edilmiştir. Veri ön işleme aşamasında eksik veri tespiti ve veri normalizasyonu gerçekleştirilmiştir. Veri Bölütleme aşamasında veri xv seti eğitim ve test olmak üzere 2 kısma ayrılmıştır. Model eğitimi aşamasında LSTM ve CNN kullanılarak deprem tahmini modeli oluşturulmuştur. Deprem tahmin modeli girdi olarak deprem büyüklüğü, enlem, boylam ve derinlik verilerini ayrı ayrı ya da hep birlikte kullanarak deprem büyüklüğü, enlem, boylam ve derinlik tahminleri yapmaktadır. Model değerlendirme aşamasında deprem tahmin modeli ile birlikte parametreler, tarihsel veriler ve veri seti özellikleri ortalama mutlak hata, ortalama hata karesi ve ortalama mutlak yüzde hatası metrikleri kullanılarak test edilmiştir. Ek olarak eğitilen modeller, modellerin geçerliliğini ölçmek amacıyla bir diğer deprem beklenen yerler arasında olan Bingöl – Karlıova civarı için de test edilmiştir. Testler sonucunda İstanbul ve civarı için kabul edilebilir başarı oranına sahip bir deprem tahmin çalışması gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte bu problem özelinde LSTM ve CNN modellerin ne kadar başarılı oldukları, hangi zaman aralığına ait verilerin kullanımının daha başarılı sonuçlar üretebileceği, özelliklerin öğrenmeye olan katkısı ve hangi parametrelerin daha kullanışlı olduğuna yönelik bilgiler edinilmiştir.
Türkiye'de hazır giyim sektörünün rekabet gücü: Markalaşma yönüyle bir değerlendirme
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Gümüş, Bahar; Çakırca, Burak
Hazır giyim sektörü, rekabet gücü kavramının önemli araçlarından birisi olarak nitelendirilebilmektedir. Günümüz itibarıyla globalleşmenin de etkisiyle imalatçı firmalar yalnızca bulundukları ülkelerde bulunan işletmelerle değil, aynı zamanda dünya çapında aynı iş kolunda çalışma yapan diğer firmalarla da rekabet halindedirler. Gerçekleşen ekonomik durumlar ve değişebilen rekabet sistemi, işletmeler ve ülkeler açısından rekabet edebilmeyi daha da zorlaştırabilmektedir. Bir işletmenin rekabet gücüne sahip olabilmesi, işletmelerin en iyi fiyatlandırmayı sunarak, ürünlerini ise en nitelikli şekilde imal ederek, mümkün olan en çabuk şekilde alıcılarına ulaştırabilmesi gibi unsurlara bağlı olabilmektedir. Özellikle 1980 yılı itibarıyla Türkiye, ihracata dayalı, dışa açılma stratejisiyle, global pazarda, tekstil ve hazır giyimde öncü ülkelerden olmuştur. Türk Hazır giyim konfeksiyon sektörü, oluşturduğu istihdam, gerçekleştirdiği ihracat faaliyetleri ile Türkiye'nin ekonomik anlamda büyümesine katkı sağlamaktadır. Hazır giyim sektörünün pazardaki varlığına devam edip rekabet üstünlüğü sağlayabilmesi için markalaşmanın önemi üzerinde durulmaktadır. Bu çalışmada markalaşma kavramıyla ilgili çeşitli yayınlarla belgelerin bazı özellikleri, sorular çerçevesinde irdelenerek bibliyometrik analiz yöntemiyle incelenmiş ve çeşitli bulgular elde edilmiştir. Rekabet gücünün sektörler üzerindeki etkisinin açıklanabilmesi için, Michael E. Porter'ın ortaya koymuş olduğu Elmas Modeli en çok yararlanılan yaklaşımlardan olmaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda firmalar, rekabet edebilir duruma gelebilmek için, imalat proseslerinde bazı geliştirmeler yaparak gerek firma içinde gerekse firma dışında çeşitli uygulamalar yapmaktadırlar. Bu tezin amacı, Michael E. Porter'ın Elmas Modeli kapsamında Türkiye'nin hazır giyim sektörünün rekabet gücünü ele alarak, markalaşma bağlamında yorumlanması ve bibliyometrik analizinin yapılmasıdır. Bu bağlamda Porter'ın Elmas Modelinin analiziyle birlikte hazır giyim sektörü ve gelişimi ile ilgili öngörülerde bulunulmuştur. Hazır giyim sektörü özelinde markalaşma kavramının rekabet gücü üzerindeki etkisinin ne olduğunun belirlenmesine yönelik bir çalışma gerçekleştirilerek literatüre katkı sağlanılması amaçlanmıştır. Bu araştırmada elde edilen bulgular ışığında, Türkiye'nin öncelikle Avrupa Birliği olarak, küresel platformdaki rekabet gücünü devam ettirebilmesi için, teknolojik gelişmelere, AR-GE çalışmalarına önem vererek, verimlilikte artış gerçekleştirmesi gerektiği görülmektedir.
Mühendislik öğrencilerinin başarılarını etkileyen kritik faktörlerin yapısal eşitlik modellemesi ile belirlenmesi
(Bursa Teknik Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2024) Demir, Delal; Şahin, Hasan
Bu araştırma, Yükseköğretim Kurumlarının (YÖK) mühendislik programlarının, günümüzün rekabetçi küresel işgücü piyasasının taleplerine uygun mühendislik mezunları yetiştirme konusundaki zorluklarını incelemektedir. İşverenlerin endişeleri dikkate alınarak, mühendislik öğrencilerinin mezuniyet profillerinin geliştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu gelişim, yalnızca teknik becerileri değil, aynı zamanda kültürel zekâ ve öz yeterlilik gibi bilişsel olmayan nitelikleri de içermelidir. Literatür analizi, mühendislik mezunları için kritik başarı faktörlerini belirleme konusunda önemli bilgiler sunmuştur. Bu faktörlere dayanarak, çalışma; deneyimsel öğrenme, akademik öz yeterlik, kültürel zekâ ve kendini algılayan istihdam edilebilirlik arasındaki bağlantıları vurgulayarak mühendislik eğitiminin kalitesini artırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, mühendislik öğrencilerinin yalnızca teknik bilgi değil, aynı zamanda pratik deneyim, öz yeterlilik duygusu, kültürel çeşitliliğe duyarlılık ve istihdam edilebilirlik konularında da yeteneklerini geliştirmeye odaklanarak iş dünyasındaki beklentilere daha etkin yanıt vermelerini hedeflemektedir. Bu çalışma, yükseköğretim kurumlarının mühendislik eğitimini küresel ölçekte daha rekabetçi ve etkili hale getirmesine yardımcı olabilmektedir. Akademik öz yeterlik, öğrencilerin kendi yeteneklerini anlamalarına ve bu yetenekleri etkili bir şekilde kullanabilmelerine katkı sağlar. Kültürel zekâ, öğrencilere farklı kültürlerle etkileşim kurma ve kültürlerarası iletişim becerilerini geliştirme yeteneği kazandırır. Kendi kendine algılanan istihdam edilebilirlik ise, öğrencilerin kariyer hedeflerini tanımlamalarına ve iş dünyasındaki değişen ihtiyaçlara uyum sağlamalarına yardımcı olur. Bu modelin hayata geçirilmesiyle, YÖK'lerin mühendislik programlarını sürekli gözden geçirmesi ve güncellemesi teşvik edilebilmektedir. Teknoloji ve iş dünyasındaki hızlı değişimlere ayak uydurarak mühendislik eğitiminin güncel ve etkili kalmasını sağlayabilir. Sonuç olarak, YÖK mühendislik programları, mühendislik lisansüstü öğrencilerini yalnızca teknik bilgi değil, aynı zamanda iş dünyasının beklentilerine uygun geniş bir beceri yelpazesiyle donatarak daha rekabet avantajına sahip olmalarına olanak tanır. Bu çalışma, mühendislik eğitimini yalnızca bilgi vermekle kalmayıp, aynı zamanda öğrencilerin iş dünyasındaki zorluklara etkili bir şekilde yanıt vermelerini sağlayacak şekilde dönüştürme potansiyeline sahiptir.